24 Ağustos 2012 Cuma

Posted by ??????????? | File under : , , ,

Uzaktan bakınca sadece bir soru cümlesi gibi mi duruyor? Çok daha fazlası var aslında bu cümlenin anlamında ve hissettirdiklerinde.Umutsuzluğun yansıması, kurtarıcı arayışı, yardım çağrısı, çaresizlik, tükenmişlik...

İyi de nerden çıktı bu cümle diye düşünebilirsiniz.Hemen anlatayım.Beşiktaş ile de biraz ilintili olan küçük bir web sitesine sahibim.Hergün rutin bir şekilde yaptığım gibi biraz önce de günlük raporlarına göz atıyordum.Kaç kişi ziyaret etmiş,hangi kaynaklardan siteye yönlendirme olmuş,hangi şehirlerden insanlar gelmiş vs. Arama motorlarından gelen ziyaretçileri incelerken bir anda gözüme takıldı.Google anahtar kelimelerinin içinde uzun sayılabilecek  bir cümle "muhammet demirci beşiktaşı kurtarırmı".





Ben mi bu aralar Beşiktaşla ilgili fazla duygusalım bilmiyorum ama bir anda ağlamaklı oldum.Sebebi ne derseniz tam olarak bilmiyorum.Bildiğim tek şey Beşiktaşlı kardeşim, abim, ablam, maçta beraber bağırdığım , aynı anda sevinip aynı anda üzüldüğüm birisi o kadar umutsuzluğa kapılmış ki bir umut bir cevap bulurum diye bu soruyu sormuş Google'a,belki bir yanıt bulurum diye. Bu cümlenin analizini yapmak inanın bana çok ağır geldi.Ben mi çok abarttım bilemem ama bir Beşiktaşlının bu duruma düştüğünü görmek çok derinden yaraladı beni. Genç oyuncularımızın sırtındaki yükün ne kadar ağır olduğunu da bir kez daha görmüş oldum.Muhammed Demirci benim için henüz sadece bir çocuk ve malesef biraz erken büyümek zorunda.Bu yaşta bu kadar büyük bir yükü omuzlarına koyduğumuz için ondan ve arkadaşlarından kendi adıma özür diliyorum.Muhammed,Necip,Batuhan,Kadir,Erkan,Emre,Atınç ve diğerleri; başarsalar da başaramasalar da ailemden biri gibi görüyorum hepsini.Biliyorum çok şey istiyorum ama "Hadi be çocuklar, kurtarın Beşiktaşımı".




22 Ağustos 2012 Çarşamba

Posted by ??????????? | File under : , , , ,

Kadın Erkek herkesin doğuştan bu konuda şanslı değilse ortak sorunudur istenmeyen tüyler.İş dünyasının her aşamasında geçerli olduğu gibi bu konuda da sorun ne kadar büyükse çözüm de o kadar pahalı oluyor haliyle."İstenmeyen tüylere kesin çözüm" ibaresiyle bir çok reklama rastlıyorsunuz bu günlerde.Muhtemelen bu yazıyı okurken de yan taraftaki reklamlarda benzer bir ibareyle karşılaşabilirsiniz.Siz tüylerinizden kurtulmak istediğiniz için bir sürü firma da tüylerinize karşılık cebinizdeki paraya talip oluyorlar.

Eğer istenmeyen tüylerinizden kurtulma umuduyla bu yazıyı okumaya başladıysanız,üzgünüm ama kalıcı olarak bu işi halledebileceğiniz bir yöntem yok gibi gözüküyor.Neden olmadığını merak mı ediyorsunuz? Çünkü kimse bulmak istemiyor.

Herhangi bir süper markete gidin ve tüy giderici ürünlerin olduğu raflara bakın.Sorununuzu geçici olarak çözecek ve sizi iyi ve güzel hissettirecek onlarca ürün görebilirsiniz.Teknolojinin ve bilimin bu kadar geliştiği günümüzde bu soruna kalıcı çözüm üretebilen tek bir ürün ve uygulama malesef bulunamamıştır!

Hayali bir krem tasarlayalım.Problemli bölgeye tek bir kere sürüyorsunuz ve tüylerinizden sonsuza dek kurtuluyorsunuz.Hayali bile güzel değil mi? Peki böyle bir ürünün yapılması gerçekten imkansız mı?Gelinen noktada imkansız olmadığını hepimiz biliyoruz aslında.Bu sorunu kökten çözebilecek bir ürün pekala bulunabilir.

Peki neden bulunmuyor?

Şimdiye kadar anlatmak istediğim herşey aslında bu sorunun cevabını verebilmek içindi.Düşünsenize böyle bir krem buldunuz ve piyasaya sürmek istiyorsunuz.Sizce bunu yapma şansınız var mı? Başınıza gelebilecekleri düşünmek bile istemiyorum.Aslında çok da düşünmeye gerek yok,muhtemelen kimliği belirsiz kişiler tarafından öldürülürsünüz.Her yıl milyarlarca dolar parayı tüylerinden kurtulmak için harcayan milyonlarca insan var olduğu sürece,karşımıza daha kolay uygulanabilir ve daha ucuz olduğu söylenen  fakat iş uygulamaya geldiğinde daha meşkatli ve pahalı olduğunu anlayacağımız yüzlerce yeni çözüm önerisi gelecektir.

Size bu konuda danışmanlık yapan ürün satan herkesin tek bir ortak noktası var aslında.Bu kişilerin hiçbiri tüylerinizden kurtulmanızı istemiyor.Çünkü  istemediğiniz tüyleriniz kalıcı olarak sizi terkedttiğinde sizin de onları terkedeceğinizi biliyorlar.Nasıl ki kanser ilacı satabilmek için belli sayıda insanın her sene kanserden ölmesi gerekmekteyse,kozmetik sektörünün  belki de amiral gemisi olan tüy giderici ürünlerin satılması için de sizin tüylerinizin tamamen kaybolmaması gerekiyor.

Öneriler

Zamanınızı aldım biliyorum ama bu konuda malesef hiçbir önerim yok.Gerçekten rahatsız edici boyutlarda bir tüy probleminiz varsa,hatırı sayılır bir parayı o veya bu şekilde geçici çözümler sunmak için sizden alacaklar.Sigaranın yasal olması,kansere çare bulunamaması gibi bu sorun da malesef bilerek çözülmeyen sorunların başında yerini alacak.

21 Ağustos 2012 Salı

Posted by ??????????? | File under : , , , , ,
Bugün sizlere Amazon'un 2005 yılında hizmete sunduğu Amazon Mechanical Turk uygulamasından bahsetmek istiyorum.Kısaca açıklamak gerekirse Amazon Turk veri elde edinebilmek için insan zakasından yararlanılan bir program.Bilgisayarların cevap vermekte zorlanacağı, ancak insan zekasının optimal cevapları verebileceği birçok uygulamayı barındıran ve katılımcılarına aynı zamanda para da kazandıran bir oluşum.

Uygulama adını 18. yüzyılda Wolfgang von Kempelen tarafından tasarlanan Turk isimli  satranç otomasyonundan almakta.

Programa dahil olabilmek için https://www.mturk.com/ adresine kayıt yaptırmanız yeterli.Daha sonra kendi seçeceğiniz yüzlerce görevden birini kabul ederek işe başlayabilirsiniz.Görevlerden kısaca bahsetmek gerekirse bir ankete katılmaktan ,resimleri kategorize etmeye,bir websitesi veya hizmetle ilgili yorum yapmaktan ,sanal alemde küçük hafiyelik işlerine kadar geniş bir skala önünüze sunuluyor.Bazı görevleri kabul edebilmek için yine program içi sunulan sertifikaları almanız gerekiyor.

Çoğu görevi kabul edip başarılı bir şekilde bitirebilmek için en azından orta seviyede ingilizce bilginiz olması gerekmekte.Çok para kazandıran uygulamalar genellikle ses dosyalarını yazıya döktüğünüz transcription uygulamaları ve belli konularda yazacağınız makale ve yazıları içeren uygulamalar oluyor genellikle.Tabi bunları başarabilmek için iyi derecede İngilizce bilginiz olması gerekmekte.Ayrıca Çince bilenler için yine çok yüksek ücret ödenen uygulamalar mevcut.

Kazandığınız paraları amazon hediye kartı olarak amazon hesabınıza geçirebiliyorsunuz sadece.Malesef direk ödeme almak mümkün değil.Kazandığınız kartı Amazon.com alışverişlerinde kullanabileceğiniz gibi EBay gibi sitelerde değerinin biraz altına da satabilirsiniz.

Yüksek meblalar kazanma hayaliyle Amazon Turk'e kayıt olmayı düşünüyorsanız, açıkçası pek tavsiye etmem ama  para kazanmanın dışında  en azından 1-2 boş saatinizi programı incelemek için ayırarak güzel bir deneyim yaşayabilirsiniz.

20 Ağustos 2012 Pazartesi

Posted by ??????????? | File under : , , , ,
Twitter kullanıcılarının son zamanlarda sıkça karşılaştığı bir kalıp haline gelen bir durum "Takipçi sayınızı arttırın" gibisinden ifadelerle karşılaşmak.Bu uygulamaların temeli Twitter'ın geliştiricilere sağlamış olduğu Twitter Api'ye dayanıyor.Kısaca yetki verdiğiniz uygulamalar sizin adınıza birilerini takip ediyor.Siz de bunun karşılığında belli sayıda takipçi kazanıyorsunuz.

Öncelikle belirtmek isterim ki bu ve bunlara benzer uygulamaları kullanmanın hesabınızın güvenliği açısından hiçbir zararı yok.Tamamen Twitter'ın kontrolü altında gerçekleşen bir süreç.Kötü niyetli bir uygulama tespit edildiğinde de Twitter tarafından uygulama banlanıyor ve erişim yetkisi vermiş de olsanız sizin adınıza hiçbir işlem gerçekleştiremiyor.

Twitter günümüzde geldiği nokta itibarı ile bir sosyal medya aracı olmanın yanında aynı zamanda bir pazarlama aracı haline gelmiş durumda.Bu yüzden internet üzerinde sahip olduğunuz veya desteklediğiniz her hangi bir site veya ürünün reklamını ücretsiz olarak çok etkili bir şekilde yapabilirsiniz.Bunu yapabilmek için de olabildiğince çok sayıda kişiye ulaşmanız gerekmekte.Bu durumda bu tip uygulamaları kullanarak,gönüllü olarak daha önce bu uygulamaya yetki vermiş yeni takipçiler kazanmak makul bir çözüm gibi gözüküyor.
Kullanabileceğiniz güvenli gördüğüm birkaç uygulamayı aşağıda paylaştım.İhtiyacı olanlar yararlanabilir.Takipçileri kazandıktan sonra Twitter ayarlar bölümünden uygulamanın erişim iznini kaldırabilirsiniz fakat özellikle bu hizmeti ücretsiz veren uygulamalara biraz haksızlık etmiş olursunuz.

Kullanabileceğiniz uygulamalar

Takipçiler Denizi :Takip ettiğiniz kişi başına kredi kazandığınız ve bu kredilerle yeni takipçilere sahip olabileceğiniz bir uygulama.Paralı seçeneği var.

Takipçi Havuzu :Kredi karşılığı takipçi kazandığınız başka bir uygulama.Paralı seçeneği var.

Taraftar Takip : Sizinle aynı takımı tutan Twitter takipçilerine sahip olabileceğiniz bir uygulama.

Twit BJK :Sadece Beşiktaşlılara hitap eden bir uygulama.Beşiktaşlı takipçi ihtiyacı duyanlar kullanabilir.Ayrıca sitede Beşiktaşlı ünlüleri toplu halde takip edebilme hizmeti de verilebiliyor.

Şimdilik aklıma gelenler bunlar.Bunların dışında da kullanabileceğiniz güzel uygulamalar da mutlaka vardır.Tabi ki en güzeli ve sizi hedefe ulaştırabilecek olan yöntem organik takipçi sayınızı arttırmaktır ama bu uygulamalar da gideceğiniz yolu biraz daha az meşakatli hale getirebilir.
Posted by ??????????? | File under : , , , ,
Belki bir kişi daha okuyabilir diye Banu Avar'ın http://www.guncelmeydan.com/ 'da yayınlanan yazısını paylaşıyorum.Oyuna gelmemek ümidiyle.Yazının tam URL'si http://www.guncelmeydan.com/pano/bu-tipik-bir-cia-mossad-operasyonudur-cia-gazetecileri-suriye-yi-suclayacaktir-banu-avar-t32354.html


Bu Tipik Bir CIA-MOSSAD Operasyonudur! 
CIA Gazetecileri Suriye'yi Suçlayacaktır!


Aylardır Türkiye’yi operasyona ‘ikna’ etmeye çalısan küresel katiller, yönetimi çoktan avuçları içine aldılar ama Türk milletini ikna edemediler..

Güneydoğuya konuşlanmış tetikçiler şimdi iş başında!

Washington Enstitüsü Ramazan öncesi yol haritası vermişti:

‘Ramazan ayında Suriye ve Türkiye’de akacak kan Suriye’ye müdahale için ikna edici olur!’ demişti.. Küresel memur Soner Çağaptay Haziran ayındaki makalesinde önerileri sıralamıştı:

    1) Ramazan ayında Suriye’deki batı beslemesi katiller daha fazla adam öldürmeliler!

    2) El Kaide, Özgür Suriye Ordusu, Libya İslami Cihad gibi terror imalatçılarına PKK da katılmalıdır ve Türkiye’ye Suriye üzerinden saldırılar yapmalıdır!

    3) PKK saldırıları doğrudan Esad’ın üzerine atılmalıdır.. Bu, Türk milletini, Esad’a karşı girilecek bir müdahaleye psikolojik olarak hazırlayacaktır.

    4) Washington ilerde Suriye ile diplomatik temaslarını arttırabilir. Ama Türkiye’nin Suriye ile işi bitmiştir. Bu iki ülke sadece savaşabilir!

    5) Yaz boyunca gerek Suriye’de gerekse Türkiye’de saldırılar yapılmalı şehitler gelmeli ve Esad suçlanmalı, Amerikan seçimleri sonrası Türkiye ABD NATO yardımıyla Suriye’ye dalmalıdır!

Küresel memurlar ve ağababaları, Suriye’nin içine düşürüldüğü durumu Türk milletinin ANLADIĞINI gördüler.. Küresel güç odakları, bağımsız bir ülkeyi , terör marifetiyle krize sokarak işe başladılar ve Suriye’den sonra İran, Türkiye, Rusya ve Çin’e kadar olan Avrasya çoğrafyasını adım adım çökertmek istiyorlar..

Bu savaşa kendileri girmek istemiyor, Türkiye’nin öncülüğünü tetikliyorlar...

Savaşa ikna olmayan Türk milletini PKK-Esad formulü ve artan kan operasyonlarıyla iknaya çalışacaklar! Böylece Türkiye, önce Suriye sonra İran’la savaşacak sonra tüm bölge kan kaybına uğrayacaktır.. Kaos bu küresel sırtlanlar için FIRSATTIR..

Gazi Antep ve Kahraman Maraş Halep’e kadar olan bölgenin uzandığı doğal coğrafyadır. CIA ve Mossad tetikçileri bu bölgeyi Filistin, Lübnan, Irak’da şahit olduğumuz saldırılarla kana boyama kararlılığını bu gece göstermişlerdir..

Bölge halkı yabancı ajan ve tetikçilere karşı kendini korumaya almalıdır!


HBO yapım şirketinin önümüzdeki günlerde Cnbc-e kanalında da yayına başlayacak yeni dizisi 'The Newsroom' artık alışılmış konuların tekrar tekrar işlendiği dizi sektörüne önemli bir renk katacak gibi gözüküyor.

Başrollerini Jeff Daniels, Emily Mortimer ve John Gallagher Jr. 'ın paylaştığı dizinin hikayesi 2010 yılında BP'nin sondaj skandalının gerçekleştiği dönemle başlıyor.İlk 6 bölümdeJaponya'da oluşan deprem,ABD senatörünün vurulması,Mısır'daki iç karışıklık gibi konuları işleyen dizi yavaş yavaş günümüze doğru ilerliyor.

Gayet başarılı olarak değerlendirilebilecek oyunculukların yanında arka planda ilerleyen iki farklı aşk hikayesi izleyiciyi sıkmadan diziyi takip etmelerini sağlıyor.Jeff Daniels oynadığı karakter ve çok başarılı oyunculuğu sayesinde House'un boşluğunu dolduramasa da ona en yakın duyguları seyirciye geçirebilecek bir performans sergiliyor.Kimse MD. House'un yerini tutamaz ama Anchorman Will McAvoy'da kendi hayran kitlesini yaratabilecek kadar başarılı bir karakter.

Amerikan televizyon dünyasında arkaplanda dönen pazarlıkları ve güç mücadelelerine yakından bakmamızı sağlayan The Newsroom'da , reklam ve paraya esir olmuş bir sektörde işini doğru yapmaya çalışan bir grup insanın mücadelesini keyifli bir anlatımla takip edebilirsiniz.

Benim için şu ana kadarki dizinin en iyi sahnesi olarak nitelendirebileceğim , McAvoy'un senatörün ölmediği anlaşılınca ekibi stüdyoya çağırıp tabiri caizse ortalığı birbirine kattığı bölümü 18 yaşında birine izletirseniz büyük ihtimalle ya gazeteci olur ya da oyuncu.Sözlerimi "You're a fuckin newsman Don,if I ever tell you otherwise,punch me in the head"(4. bölüm finali) diye bitirirken The Newsroom'u izlemenizi şiddetle tavsiye ediyorum.



  




19 Ağustos 2012 Pazar

Posted by ??????????? | File under : , , ,

Vira Bismillah deyip yeni sezona başladık.Oyun olarak da ilk 20 dakika umut dolu geçtikten sonra malesef yıllardır izlediğimiz Beşiktaş'a geri döndük.Schuster dönemi hariç Lucescu'dan beri aynı futbolu izlemeye devam ediyoruz.Çok koşan , pas yapamayan ,çok pozisyon veren ve gol umudu oyuncuların bireysel patlamalarına kalmış bir Beşiktaş.Oyuncular ,teknik direktörler değişip dursa da oyun nedense hiç değişmiyor.

Hasan Türk hamlesiyle herkesi şaşırtan ve mutlu eden Samet Aybaba malesef İbrahim Toraman hamlesiyle kimseyi şaşırtmadı ve baya da üzdü.İbrahim Toraman her ne kadar özverili ve iyi niyetli mücadele etse de,arkasında ne olup bittiğiyle hiç ilgilenmeyen,alan savunmasından bir haber bir oyuncunun son adam oynadığı bir takım iyi de oynasa kötü de oynasa her an son yıllarda Beşiktaş'ın bolca yediği gibi saçma goller yemeye mahkumdur.Golden önceki kornerde yine arkasından gelen Webo'yla hiç ilgilenmeyip topa hamle yaparak %100 bir gol pozisyonuna sebep oldu malesef.Arkasından gelen golde de tamamen takım halinde saçmalamanın eseriydi.Kornerde rakibe rahatça pas yaptırıp,hiç baskı görmeden orta yapılmasına izin verdikten sonra bütün takımın ceza sahası içinde olduğu bir anda arkada Cihan Haspolatlıyı unutmayı başararak 1-0 yenik duruma düştük.Daha sonra Oğuzhan girene kadar öncekinden de kötü bir futbol oynandı malesef.Olcay Şahan'ın baskıyı kaldıramaması ,Hasan Türk'ün biraz ağır kalması ve Necip'in orta sahanın en gerisinde alanı kontrol etmeyi bilmemesi oyun hakimiyetinin İstanbul Belediye'ye geçmesine sebep oldu.Oğuzhan'ın oyuna girmesiyle oyunu biraz daha önde oynayan Beşiktaş,Neciple bulduğu pozisyonun ardından daha da fazla rakibin üstüne gitmeye başladı ve serbest vuruştan golü buldu.Oyuncuların topu alıp santraya götüreceğini düşünürken herkesin sevinmekle meşgul olması galip gelememekten  ziyade yenilme korkusunun oyuncular üzerinde daha büyük baskı oluşturduğunun bir göstergesiydi.

Oyuncuları bireysel olarak değerlendirmek gerekirse

Cenk Gönen => Hata yapmadı,güveni yine yerindeydi.McGregor transferi kendisini biraz uyandırmış gibi.

Hilbert=> İlk yarıya tutk başlasa da ikini yarı kestiği ve ileriye taşıdığı toplarla takımın ayakta kalan az sayıdaki oyuncusundan biriydi.

Toraman=> Sahip olduğu kadarını sahaya yansıttı.Yakın bir gelecekte yerini Escude'ye bırakması gerekir zira Toraman'da bundan fazlası yok.

Sivok => Her zamanki gibiydi.Topu oyuna sokarken uzun oynamayı biraz fazla tercih etti veya böyle oynamak zorunda kaldı.daha fazlası talep edilirse yapabilecek bir oyuncu.Her zaman yeri olmalı takımda.

Uğur Boral => Taktik gereği mi böyle oynadı bilmiyorum ama neredeyse hiç hücuma çıkmadı.Savunmada çok yalnız kaldı.savunma yönü de zayıf olduğundan çok açık verdi.Bu şekilde oynanacaksa Emre Özkan daha iyi bir tercih olabilir.

Olcay Şahan => Biraz fazla baskı altında kalmış bir hali var.Çok şey yapmak istedi fakat istediklerinin pek azını yapabildi.Zamanla daha faydalı olacaktır.

Hasan Türk => İlk lig maçı için beklentilerimi karşıladı diyebilirim.Topla ilişkileri gayet iyi, biraz kuvvetlenip çabuklaşırsa ki çoğu pozisyonda ağır kaldı,forma kendisinin olabilir.

Veli Kavlak => Savunmanın önündeki oyuncu rolünü Necip'ten çok daha başarılı oynuyor.Geçen sezona göre de daha az koşma şansı olduğundan topu da daha olumlu kullandı bugün ve Kayserispor hazırlık maçında.Çoğu maçta 11'de izleriz kendisini.Çıkması Beşiktaş için talihsizlik oldu.

Necip Uysal => Geçen sene de olduğu gibi nasıl oynaması gerektiğini bilmediği bir bölgede oynamaya devam etti.Schuster döneminde önde basan bir takımda ne kadar faydalı olduğunu hep beraber izledikten sonra iki senedir nasıl yapacağını bilmediği , ama kendisinden ısrarla beklenen alanı ve oyunu kontrol etme işinde yine başarılı olamadı.Ya biraz daha önde kullanılmalı ya da Tigana'nın gözümüzün önünde Serdar Kurtuluş'a öğrettiklerini kendisine öğretecek biri bulunmalı.İleri çıktığında da aslında etkili olabileceğini bir iki pozisyonda gösterdi.

Fernandes => O da aslında her zamanki gibiydi.İBB tarafından iyi savunuldu.

Almeida => Kendisiyle ilgili eleştirilerin biraz ön yargılı olmaya başladığını düşünüyorum.Bugün gayet istekliydi beniz görebildiğim kadarıyla.Sakatlık yaşamazsa iyi bir gol ortalaması tutturacağını düşünüyorum.

Mustafa Pektemek => Ne beklemeniz gerektiğini bilmediğiniz bir oyuncu.İyi gününde olduğunda çok yararlı kötü günündeyse pek çekilmeyen bir hale bürünüyor.Bugün gayretliydi ama kötü günlerinden birini yaşadı kanımca.

Mehmet Akyüz => Girdikten sonra aldığı topları fena kullanmadı.Çok fikir elde edebilecek kadar topla buluşmadı.Kapasitesi belli.Temposuyla bazı maçlarda faydalı olabilir.

Oğuzhan Özyakup => Kuvvetlenirse Arsenal'e geri dönebilir.Her zaman sahada olmasını tercih ederim.

Maçın başında top rakip defanstayken Almeida ve Mustafa'nın kanatlara açıldığı Fernandes ve Olcay'ın rakibi  önde karşıladığı düzen açıkçası bana ümit verdi.Bu düzende Mustafa'nın yerine Quaresma'yı görebilirsek etkili bir takım haline gelebiliriz.Bazı Beşiktaş alışkanlıklarından kurtulabilirsek ve pas organizasyonunu bir üst seviyeye çıkarabilirsek başarılı bir sezon geçirebiliriz.İstanbul Belediye de ligin iyi takımlarından biri ve muhtemelen ilk 8 içinde bitirebilir ligi.O yüzden çok da umutsuz olmaya gerek yok.Bu sezon Oğuzhan,Necip,Hasan Türk,Muhammed gibi oyuncuları milli takım seviyesine çıkarabilmek herşeyden önemli  benim için.Yolun açık olsun Beşiktaşım.

18 Ağustos 2012 Cumartesi

Posted by ??????????? | File under : , , ,



Boğaz nehir gibi akıyordu Marmara'ya doğru...İstanbul'un üzerine çöken o kurşini havayı,manevi ağırlığı kaldıracak bir evliya beklentisi vardı sokaklarda...karayelden esen rüzgar,yağmur getirecekti şehit mezarına...Bu dünya güzeli şehir,beşyüz yıl sonra,kansız savaşsız İngilizlere teslim edilmişti bir mayıs sabahı...Dolmabahçe önünde son birlik de silahlarını teslim ediyordu.Yüzbaşı Şeref ve birliği,manga manga tüfeklerini,tabancalarını,hatta süngülerini İngiliz subaylarına makbuz karşılığında verdiler.Bu sıkıntılı işin sonu geldiğinde,İngiliz çavuş,Yüzbaşı Şeref'e seslendi:
-sör!tabancanız...
Şeref hiddetle döndü,elini akldırdı,çavuşa vuracak oldu.İngiliz binbaşı araya girdi ve ''Tabancanız kalsın,mermileri boşaltınız yüzbaşı'' dedi...
Şeref hiddetle tabancasını çekti,ateş edebileceğini düşünen İngiliz askerleri silahlarını ona doğrulttular..Şeref 'altıpatlar'ını gökyüzüne çevirdi,tambur pimini çekti,pirinç kovanlı veuçları çetikli altı mermi iki metre yüksekten yere boşaldı..Sonra kabzası laz işi,baba yadigarı tabancasını kılıfına soktu,asker dönüşüyle birliğinin karşısına geçti.Hazırolda bekleyen 120 asker yumrukları sıkılı,dişleri kenetli,Galiçya'dan Hicaz'a,Trablusgarp'tan Fizan'a peşinden gittikleri bu mert adamın ağzının içine bakıyordu.Bir emir verse,evet o bir emir versebir avuç ingilizi elleriyle boğabilirlerdi...

-Şimdi dağılıyoruz.Sizi on yıldır sabırla bekleyenlerin aynına gidin.Ama unutmayın,bu iş daha bitmedi,bu millet esaretini yenmek için sizin gibi yiğitlere ihtiyaç duyacaktır.Bana hakkınızı helal edermisiniz?
Bir an sessizlik oldu.Elleri cebinde ve avucunda yuvarlak metal çerçeveli gözlüğü olduğu halde bekledi...Birliğin çavuşu bir adım öne çıktı:
-Bizim helalimiz seninle şehit düşmektir komutanım.
hiç istemediği halde Şeref'in gözlerinden iki damla yaş süzüldü,elinde tuttuğu gözlük tuzla buz olmuştu,avuç içi kanıyordu.daha ser bir sesle bağırdı..
-hakkınız helal midir bana?
Yağmur başlamıştı.gökyüzündeki martılar birkaç dakika önce yaşadıkları gökgürültüsünden beter bir ''HELAL OLSUN!'' sesiyle irkildiler,havalanıp kaçıştılar..
kan damlaları Dolmabahçe'den Beşiktaş'a doğru birer metrelik aralıklarla takip ediyordu Yüzbaşı Şeref'i...Neden sonra elinin kanadığını fark etti.Dolmabahçe Sarayının duvarı dibinde durdu,omuzundaki apoletleri söküp eline sardı.Kanı emen apoletin ipek örtülü yıldızları kıpkırmızı oluverdi..Şeref birkaç dakika sonra Beşiktaş'a vardı.Balıkçı kahvesinde oturmak istedi ancak ''Hırpani halim bir Türk subayına yakışmaz'' diye düşünerek sahile indi..Çakılların üzerine oturup,teknesinin altını onaran bir balıkçıyı seyre daldı..
Kan çanağına dönen gözlerini uzaklara dikmişti,bahar yağmurunun anlatılmaz hüznüne...İçinde fırtınalar kopuyordu.Sırtına dokunan bir elle irkildi.Kafasını kaldırdı.Biraz önce teknesini onarırken seyrettiği denizci birşeyler söylüyordu.Ama Şeref duyamıyordu onu.Sararmış dişlerine bakarak denizcinin,anlamaya çalıştı söylediklerini.
-Asker ağa,asker ağa...
-Efendim. 
-okuman,yazman var mıdır? 
-Evet.Hayrola? 
-Ağam be,teknenin adını yazsan olurmu?
-Tamam.Nedir teknenin adı?
-KARDELEN!!!
-Yavuklunu adı mı?
-Hee...Nerden bildin?
Harp okulu'ndan aldığı 'hat' dersi ilk kez işine yarıyordu.Şeref,kardelen şekline benzer bir motifle yazdı tekneye sevgilisinin adını...
-Ya ağam,çok güzel oldu.Sana borçlandım şimdi ben.
-Olsun,birgün ödersin.Nerelisin sen?
-İnebolulu'yum.İstanbuldaki Rum meyhanelerine tuza basılmış torik getiririz biz.Fener'i dönerken teknenin altını vurdum.burada onarıyorum.Kısmetse öğlen namazı yekneyi bitirip İnebolu'ya yelken basacağım.
********
Yüzbaşı Şeref Akaretlerde Yokuşu'nu tırmandı,Osmanoğlu Konağı'nın kapısını çaldı.
-Hoşgelmişsin Şeref Beyim.

Şeref,Beşiktaş Jimnastik kulübünün Divan Kurulu üyesiydi.Eskrim takımında kılıç hocasıydı ve futbol takımında da kalecilik yapıyordu.Konağın ahşap merdivenlerini hışımla çıkıp,çatıdaki malzeme deposuna girdi.Tabancasını çıkardı.Cepkenindeki enfiye kutusunu eline aldı.Kutuyu kulağına götürüp iki salladı.Şeref kakmalı enfiye kutusu tıkırdamaya başladı.Kutuyu açtı,içinden pamuğa sarılmış gümüş bir kurşun çıktı.Kurşunu çizme derisine süre süre iice parlattı.Kurşunu tabancasının tamburuna sürdü,tamburu hızla çevirip kapattı.Kırlaşmaya başlaya şakaklarına götürdü.''AFFET'' dedi.
Tık! Boş...
Tık! Boş...
Tık! Yine boş...
Tam o sırada kapı hiddetle açıldı.Ahmet Fetgeri içeri girip,4. kez tetiğe basmak üzere olan Şeref'in elindeki silahı kaptı.Şeref kendisinden geçmiş,ağlamaya başlamıştı.
-Neyapıyorsun sen,delirdinmi?
Cevap yerine tavanarasını dolduran hıçkırıklar vardı.Sarıldılar.Ahmet Fetgeri,Şeref'i ayağa kaldırdı,koluna girip aşağı indirdi.Sade kahve ile birer sigara içtiler.''Her şey bitti'' dedi Şeref.
-Daha değil.Dün akşam Mustafa Kemal ve arkadaşları,Anadoluda mücadeleyi başlatmak için gemiyle Samsuna yola çıktılar.
Gözleri parladı Şeref'in.Birkaç dakika önce Azraille rus ruleti oynayan o değildi sanki...Bir kuş olup o gemiye yetişmeyi geçirdi aklından...
-Bende gitmek istiyorum.
-Çok zor.Salmazlar seni İsatanbul'dan.
Birden KARDELEN geldi Şeref'in aklına.Kardelen vardı ya İnebolu ya giden.''Neden olmasın?''diye söylendi.''Dur,celallenme hemen''diye Fetgeriye Kardelen i anlattı.
Artık Şeref i durdurmanın imkanı yoktu.Yukarı çıktı,üç beş parça eşyasını bez asker torbasına sıkıştırdı.İki dost sarıldılar.''Şu torbayı da al,lazım olur belki''dedi Fetgeri.
''Nedir bu?''diye sordu Şeref.''Denize açılıncaya kadar sakın açma''cevabını aldı.Kardelen denize inmişti.Tam yelken açmaya hazırlanırken,bir sesle irkildi denizci:
-Tayfa lazım mı?
-Buyur ağam.Hayırdır ,nereye?
-Senin gittiğin yere.Hatırlarsan bana borcun vardı,ödeşmiş oluruz.
Kardelen,Anadolu Fenerini geçip Karadenize açılırken;Şeref,Boğazın süsü erguvanlara sonkez baktı.Bu güzelim renkleri İngilizlere bırakıyordu.yaralı elini,Karadenizin az tuzlu sularında yıkadı.Temiz bir bez parçası aradı sarmak için...
Fetgerinin verdiği çantanın düğümünü açtı.İçinde beyaz bir beze sarılı yuvarlak birşey vardı.Açtı bezi ve o anda KARDELENİN İÇİNE BİR FUTBOL TOPU YUVARLANDI.Gözlerine inanamadı.BU TOP,MAHALLİ LİGDE GOL YEMEDEN ŞAMPİYON OLDUKLARI VE HATIRADIR DİYE SAKLADIKLARI ''ERTHOLD'' MARKA,İÇTEN LASTİKLİ PAHALI FUTBOL TOPUYDU.''Ah be Fetgeri''DEDİ İÇİNDEN.Gülümsedi...
Ara sıra esen sert rüzgar veserpiştiren yağmura rağman Şile açıklarını neşeyle geçtiler,hava kararırken Ağva limanında demirlediler.Torik lakerdanın satılmamış kısmıyla,mısır ekmeği akşam yemekleriydi.Erik rakısıda çilingir sofrasını tamamladı.
ŞEREF,GECE DENİZCİ GENCE;BEŞİK9TAŞ'I,CAN ARKADAŞI AHMET FETGERİYİ VE FUTBOL TOPUNUN HİKAYESİNİ ANLATTI hiç susmadan...Sonra bir köşeye kıvrıldı.Sabah yüzüne doğan yakıcı güneşle uyandı.Kardelen,Pazarbaşı burnunu aşmış,yelkenlerini Karasuya doğru dolduruyordu.Teknenin genç reisi,Asiye türküsünü söylüyor,bir yandan da yanıbaşlarındaki yunuslara mısır ekmeği atıyordu.Arasıra da ''KARDELENİM...SEVDİĞİM...''gibi mırıldalanmalarla sevgilisini anıyordu.O gece Akçakoca,ertesi gece Amasra limanında yattılar.
Amasra limanı çıkışı denizci gözlerini ufka dikerek''HAVA PATLICAK AĞAM''dedi.Şeref baktı,baktı...KEYİFLİ VE GÜNEŞLİ BİR 19 MAYIS SABAHINDAN BAŞKA BİR ŞEY GÖREMİYORDU..Önemsemedi.
öğlene doğru deniz kararmıştı.''KARADAN NEDEN BU KADAR UZAKLAŞTIK?'' diye sordu Şeref.
-Ağam kaba dalga vuruyor,burnu çevirdim.
Bir süre sonra öyle bir fırtına başladıki,Şeref'in içi 
dışına çıktı.''YELKEN İPİNDEN UZAK DUR AĞAM,AYAĞINA DOLANMASIN''dedi reis.Bir büyük dalga geçti üzerlerinden.Sonra bir daha...Dümen tutan avuçları ezilmişti denizcinin.Şeref yelken ipini tutmaya çalışsada,direk kopup, denize düştü.denizcinin çığlığı yağmura karıştı.
-Ağam ipi sal!
Şeref duyamadı,boyunun neredeyse beş katı bir dalga,sancak tarafından tekneyi alabora etti.Dalga çurunun dibindeki teken,denizin altında kaldı.
Denizci büyük bir çeviklikle kendini yukarı itip sudan çıktı.YÜZBAŞI ŞEREF SU ÇEKMİŞ ASKER ÜNİFORMASININ AĞIRLIĞI VE ÇİZMESİNE DOLANANYELKEN İPİYLE,HIZLADİBE BATIYORDU.YARIM DAKİKA MKADAR SÜREN BU DALIŞ,AĞAĞINDAN ÇÖZÜLEN İPLE DURDU.artık teknenin ağırlığından kurtulmıştu ama üzerindeki büyük mavilikle uğraşacak gücü kalmamıştı.Bulanık denizin derinliklerinde gözleri açık çırpınıp duruken,yanından geçen beyaz birşey gördü.bu,yukarı çıkan Erthold marka futbol topuydu.BEŞİKTAŞIN GOL YEMEZ KALECİSİ ŞEREF TOPA DOĞRU UZANDI,uzandı...
Kerempe Burnunda baygın yatan denizcinin genç bedeni,kumsalda dalgalarla birlikte salınıyordu.Hemen yanında bir futbol topu vardı.Genç denizci yüzünü paramparça eden kayalıkların üzerine çıkıp bağırdı:
-Ağam! Ağam!
Cevap gelmedi.YÜZBAŞI ŞEREF,HAYATININ GOLÜNÜ KARADENİZİN SOĞUK SULARINDA YEMİŞTİ.Yanından geçip su yüzüne doğru yükselen yopa yetişememiş ve karanlıklar birkaç saniye içinde onu dibe çekmişti.
1924 yılında birgün, Fetgerinin Akaretlerdeki konağına bir kadın geldi.Elinde bir torba vardı.Ahmet Bey,bu beklenmedik misafirin getirdiği torbada çıkan futbolo topuna uzun uzun baktıktan sonra sordu:
---Nedir bu bacım,nerden buldun bu topu?
---İstiklal Savaşında şehit düşen kocamın vasiyetiydi,ona birşey olursa bu topu mutlaka size vermemi istemişti...
---SENİN ADIN NE BACIM?
---KARDELEN...............

Kaynak: http://www.izafet.com/besiktasimiza-yazilmis-yazilar-ve-siirler/68293-bir-besiktas-destani-kardelen.html#ixzz23uvopkEd
Posted by ??????????? | File under : , , , ,

Yılmaz Erdoğan'ın yazdığı Bana Bir Şeyhler Oluyor oyununun unutulmaz mahkeme sahnesi...Altan Erkekli oyunculuk dersi verirken bir yandan da haykırıyordu "Ama yapmayın dedi Tanrı o daha bir çocuk"

Batuhan Karadeniz'in Beşiktaş'a dönüşüyle büyük bir kitle tarafından aforoz edilmesi de bir oldu.Sebep olarak da 16 yaşında söylediği "Kral yapmayacaksın" sözü ve Guti-Raul olayları.Bu yaptıkları hata değildi demek ne kadar doğru değilse , bu hataların müsebbibi olarak Batuhan'ı göstermek de bir o kadar vicdansızlıktır.

10-11 yaşlarında kapısından girdiği Beşiktaş kulübünde 16-17 yaşlarına vardığında taraftarların gol umudu, geleceğin yıldızı vs vs haline geliverdi Batuhan.Sonra yukarıda belirtilen hatalar ve malum hikaye.Peki yıllardır altyapısıyla övündüğümüz veya övünmek için pusuda beklediğimiz kulübümüzün bu hatalarda hiç mi payı yoktu? 12 yaşında bir çocuğu adam edemeyen bir altyapı düzeninden bunca yıl ne bekledik ki biz.Batuhan Karadeniz'e hocalık yapanlar veya o dönem altyapı yöneticiliği yapanlar hala çalışıyor mu bu kulüpte? Sorgulamamız gereken Batuhan'ın terbiyesi, ahlakı mı, yoksa yetiştirdiği oyuncular Beşiktaş'tan kaçmak için yer arayan,Fenerbahçe stadında boy boy resimler çektiren,Twitter hesabından Beşiktaş'a hakaret eden Beşiktaş Özkaynak düzeni mi? Kendi yetiştirdiği oyuncuların davranışlarının sorumluluğunu üstlenmeyen hatta ilk fırsatta kendi evladını tü kaka ilan eden bir düzenden Metin Ali Feyyaz ruhu çıkar mı?

Hesabı Batuhan ve onun gibilerin değil de Sinan Vardar'ın ,Yemen Ekşioğlu'nun,altyapıdaki görevlilerin,onlara iş ve sorumluluk veren yönetimlerin önüne koyduğumuz zaman özlediğimiz Beşiktaş'a kavuşabiliriz.Söylenenin aksine bu transfer Batuhan'ın değil,Batuhan'ı yetiştiren düzenin onu geri kazanmak için son şansıdır.

 "Duvar değil konuştuklarım içinde insanlar var.Nedense beni anlasın istedim içinde insan olan duvarlar. "




17 Ağustos 2012 Cuma

Posted by ??????????? | File under : , ,

Zamanında büyük usta Kazım Kanat'ın Samet Aybaba ile ilgili Beşiktaş taraftarına yaptığı hatırlatma.Umuyorum Beşiktaşımız, Samet Kaptanın önderliğinde kupalar kazanır ve o kupalarla birlikte hep beraber seni ziyarete gelebiliriz.Nur içinde yat.


Samet Aybaba'yı istemiyoruz!


Beşiktaşlılara çok özel ders olacak hatırlatma.. Fatih Terim göreve geldiği zaman herkes ayağa kalktı. Olmaz, yapamaz, başaramaz dediler. Futbolcuyken 14 yıl şampiyon olamadık, uğursuz dediler. Hele ilk maçta Fenerbahçe'ye farklı yenilgi dönüşü Florya yolunda otobüs içindeki Terim'e bile saldırdılar. Peki bunca kuru gürültü sonucu ne oldu? ' Terim'le olmaz' diyenler Terim'i futbol ilahı yaptılar. Terim'in Florya'ya heykelinin dikilmesini önerdiler. Şimdi her fırsatta Terim'siz olmaz diyorlar. Galatasaraylıların göreve gelirken Fatih Terim'e yaptıklarını, Beşiktaşlılar şimdi Samet Aybaba'ya yapıyorlar. Peki Aybaba'nın suçu nedir? Her çalıştırdığı takımla Beşiktaş'ı yenmiş! ( Oysa şunu düşünseler. Aybaba her çalıştırdığı takımda başarılı oldu. Genç ve yetenekli oyuncuları Türk futboluna armağan etti) Benim isyanım şurada: Aybaba'yı yargılayanlar, Beşiktaş'ın şerefli tarihine ve mazisini inkar ediyor demektir. Açık ve net yazıyorum: "Beşiktaş formasını 11 yıl tertemiz giymek. 5 yıl onurla gururla kaptanlık yapmak.

BİRLİKTEN GÜÇ DOĞAR
Bu dönemde sorun olmadan pazarlık yapmadan en az parayı almak hiç önemli değilse, bazı taraftarlar gibi ben de bağırıyorum ; Samet Aybaba'yı istemiyoruz! Asıl konu şu Beşiktaş yönetimi bu çatlak seslere kulak verip Aybaba'ya hayır diyorsa . Dün kovduğu Lucescu'nun ayağına gidiyorsa, bu Beşiktaş kültürüne ihanettir. (Sayın Demirören; Beşiktaş'ın patronu sen misin, yoksa birkaç çatlak ses mi?) Bütün bunlar benim için hiç önemli değil. Önemli olan şudur; Beşiktaş'ı Beşiktaş'ın evlatları kurtarır. Ama hep beraber göreve. Kaptan Aybaba önde, o efsane kadro arkasında .
Ne demişler birlikten güç doğar.



Posted by ??????????? | File under : , , , ,


Kulübün içinde bulunduğu ekonomik krize bazı oyuncularımızı feda ettiğimiz şu günlerde,bir önceki krizde Karhan ve Pascal Nouma ile birlikte Hüsnü Güreli tarafından FEDA  edilmesiyle üzüntüye boğan Marcus Münch.Bir sürü çok iyi denilebilecek futbolcu geldi onun üstüne ama benim için yeri hiçbir zaman değişmedi.Herhalde hayatımın sonuna kadar da en sevdiğin yabancı futbolcu kimdi diye sorduklarında ismi ilk aklıma gelecek olan yine kendisi olacak.
     Aynı kendisine benzeyen Maximilian adında bir de oğlu vardı.O da büyümüş kocaman olmuştur şimdi.Ne yazık ki kendisinin Beşiktaş formasıyla oynadığı döneme ait video bulamadım.Kendisini izleyememiş genç Beşiktaşlılar da en azından nasıl bir futbolcu olduğunu görebilsinler diye Panathinaikos döneminden kısa bir video ekledim.Bu videodan anlamadık tarif et derseniz de Ernst'in sol kanatta oynayanı diyebilirim.Bayram Bektaş , İbrahim Üzülmez gibi oyuncular Beşiktaş kariyerlerini biraz da Münch'ün yardımlarına borçlular.Özellikle Bayram Bektaş kendisiyle ilgili ne işi var Beşiktaş'ta gibisinden yorumların ayyuka çıktığı bir dönemde Münch ile beraber oynadığı 4-0 biten bir Gençlerbirliği maçıyla adeta yeniden Beşiktaş'a dönmüştür.Bir futbolcu takım arkadaşını nasıl yüceltebilirin dersini vermiştir o maçta Münch.Keşke görüntüleri olsa da herkes görebilse.      Umarım mutlu bir hayat sürüyordur şu sıralar Almanya'da.Bir gün kendisini antrenör veya çocuklarını futbolcu olarak tekrar Beşiktaşta görmeyi çok isterim.      

                                     

11 Ağustos 2012 Cumartesi

Posted by ??????????? | File under : , ,

10 yaşındayken okuyup iyi ki Beşiktaşlıyım dememe sebep olan bir yazı.Bayadır arıyordum, sonunda bulabildim.Sizlerin de okumanızı şiddetle tavsiye ederim.


Sevgili Beşiktaş,

Dönüp, şerefli mazine bir bak.
Sen en zor günleri bile büyük bir olgunlukla atlatmayı becermiş ulu bir çınarsın.
Maç almak, maç vermek, berabere kalmak....Bunlar neymiş? Sen bunların çok üstündesin..
Ne gasbedilen penaltılar yakabilir seni, ne iptal edilen goller, ne de yanlış çalınan düdükler.
Kafana takma bunlara. Sinirini bozma.
Paniğe kapılma.
Çık sahaya. Topa hükmet. Kartal gibi saldır yeter!
-Kudretin taraftarındır.
-Renklerin onurundur.
-En büyük silahın ise ahlakındır.
Haydi göreyim seni

Beşiktaş'ım...
Senelerdir şampiyon diyor taraftarlar... Bu sese kulak ver.
Yarıştan hiç bir zaman kopmadın, en şanssız yıllarında bile ligi, son saniyesine kadar kovaladın.
Esasen ikincilik, üçüncülük ne yazar? Birincilik ne ifade eder? Birinci sınıf olmak daha güzel değil mi?

Unutma ki sen delikanlı adamısın.
Bana sorarsan, en büyük kabadayısın.
Çünkü efendisin... İstanbul efendisisin.
Gün doğuyor, haydi.

Taze bir başlangıç yap.
Sonra da dön büyüttüğün nesillere bak. Nasıl ki beraber büyüdük biz bu yollarda... Nasıl ki beraber ıslandık yağan yağmurda... İşte şimdi sıra geldi yepyeni ufuklara.
Geleneksel Türk yapısında çagdaşlıga açılan her pencere, Atatürk gençligine armagan olsun.
Hedefin Trabzonspor'u yahut Fener'i Galatasaray'ı yenmek değildir.
Hedefin Beşiktaş'ı aşmaktır...
Futbolcundan teknik direktörüne kadar, yöneticinden taraftarına kadar, malzemecinden kulüp başkanına kadar..

Hepinizin gözlerinden öperim.