Dövüş Kulübü – Chuck Palahniuk
Modern çağın en büyük sorunu olan bireyin kendine yabancılaşması ve kapitalist düzen karşısındaki çaresizliği, çağa ayak uydurma kaygısı ve bununla birlikte ortaya çıkan suçluluk duygusu filmin temelini oluşturur.
“İnsan sevdiklerini öldürür diye bir laf vardır ya, aslında bakın, insanı öldüren de hep sevdiğidir.”
Toplumsal değerlerin sorgulandığı ve bu değer yargılarının süreçte modernleşmeyle birlikte insanın iç çatışmasına nasıl dönüştüğünü de kapsayan kült bir kitaptır, dövüş kulübü.
“Sahip oldukların en sonunda sana sahip olur”
Mülkiyet hakkına ve mülkiyetin toplumsal koşullarda insanları rekabet ortamına dahil etmesi, herşeyin birbirinden daha iyi olması, daha değerli olması gibi sebepler, karakterimizin içsel devinimlerine ve arayışlarına yol açmaktadir ve bir çıkış noktası aramaktadır kendine.
“Bu, sevgiyle alakalı bir değer verme meselesi değil, bu mülkiyetle alakalı bir sahip olma meselesidir.”
Bütün bunların gitgide farkına varan karakterimiz, yavaş yavaş kendine dönmekte nihilist bir yapıda olmak ve görmek istediği başka bir insan modeli ile yaşamaya kalkar. Onun herşeyi hiçe sayması günden güne, kendisini de ona yakın hissetmeye çağırır.
“Uyanırsın ve hiçbiryerdesindir.”
Uyumak bireyin ihtiyacıysa, neden sadece bedenini yatağa gömdüğünde uyuma halinde olmaz. Uyumak sadece yatarken mi olur? İnsan her zaman her şekilde uyuyabilir. Gerçeklere de arkasını dönebilir uyurken belki de.
“Eğer ne istediğini bilmezsen, bir bakarsın bir sürü istemediğin şeyin olmuş”
Kitapta, kapitalist düzenin kölesi olmuş bir karakter ki – anlatıcının kendisidir- giderek çamura batmakta ve böylece kendisine karşıt bir kurtarıcı aramaktadır.
“Bana bütün gücünle vurmanı istiyorum.”
Bu kurtarıcı tüm erdemlerinden arınmış ve toplumsal değerleri yıkmak üzere harekete geçmektedir. Kaybettiği ve bulmak istediği diğer insan profilini aramaktadır. Böylelikle insanın iki yönü bir çatışmaya girmiş ve bireysel özgürlük karşısında pasif, çağa ayak uyduran bireyin çırpınışı çarpıcı bir şekilde ortaya konmuştur kitapta.
“Omlet yapabilmek için yumurtaları kırman gerekir”
Bütün bunları teknoji hastalığını, iletişimsizliği, tüketim deliliğini, herşeyin daha iyisine sahip olma arzusunun şiddetle bastırılmaya çalışılması ve insanın kendi içinde ikiye bölünmesi, toplumun duygusuzluğa ve acımasızlığa itilmiş olmasını anlatan bir karakter ele alınmıştır, Dövüş Kulübü'nde.
“Kıçına tüy taktın diye, tavuk olmazsın.”
Modern çağın insanına ve problemlerine işaret eden kitapta, bugüne dair eleştiriler ve günümüz insanına isyan da gözden kaçmamaktadır. Bugünün insanlarının suçluluk duygusu ve her şeyden arınma kaygısı ve bununla birlikte değer yargılarının sorgulanması, insanın evrimleşmesi ve ilk insandan bu yana zincirleriyle yaşamasıdır, anlatılan.
“Herşey suretinin sureti”
Bir fotokopi makinesi başındayken insanın taklit olan bir doğayı taklit etmesini eleştiren karakterimiz, varlığını sorgulamaktadır aslında. Hayattaki göstergelere işaret etmektedir ve zaman zaman bu döngünün içine koymakta kendini, zaman zamansa dışardan bir gözle bakmıştır, kendine dünyaya ve içine.
“Beyaz yüzlü ay
Bakar ona yıldızlar
Öfke duymadan
Falan, feşmekan, bitti”
Kaynak: Dövüş Kulübü ve Tüketim Çılgınlığı Hakkında
Yazar Hakkında:
Bağımsız Yazar